4 Ocak 2014 Cumartesi

Amerikan Rüyası

Yıl 2010. Amerika'da yaşayan orta halli bi ailenin high school sona giden çocuğuyum. Yine okulun olduğu bi sabaha gözlerimi açtım. Aşağıya mutfağa indim. Bandım ekmeği reçele attım ağzıma. Onu yedikten sonra dün geceden hazırladığım peynir ekmeği çantaya atıp aceleyle çıktım evden. Otobüsün saatini kaçırmamak için koşar adımlarla gittim durağa. Kate Upton'da ordaydı. Onu görünce hem otobüsü kaçırmadığım için hemde onunla olucağım için mutlu olmuştum. Gülümsedi beni görünce. Selam veriştik ve konuşmaya başladık. Geç kalmadığımı, bu yüzden sevindiğimi söyledim. Cilveli cilveli gülüyodu. O hep giydiği kısa pileli eteğini giymişti. Seksilikte sınır tanımıyodu yine. O sırada otobüs geldi. Bindik. Yanıma oturdu ve muhabbet etmeye devam ettik. Muhabbeti de eğlencelidir kaşarın. Okula yaklaştığımızı fark etmemişim bile. Tam inecekken bizim sınıftan bi lavuğun bu akşam ki doğum günü partisine gelip gelmeyeceğimi sordu. Mal oldum amık. Normalde bizim çocuklarla evin orda ki parkta kubarın dibine vurucaktık ama konu Kate olunca işler değişti ve Kate'e gelicem dedim. Gülümseyip o seksi ses tonuyla: "öyleyse beni bu akşam evden alır mısın birlikte gideriz?" dedi. Tamam dedim amık. Deli heycanlandım. Sınıfa gittik ve hemen arkamızdan hoca girdi. Başladı amerikan edebiyatını anlatmaya. Bende Kate'i izleyip hayaller kuruyodum. Tenefüs oldu. Kate arkadaşlarıyla bahçeye indi. Bende çıkardım peynir ekmeği yedim amık. Zil çaldı. Kate geldi. İçeri girerken bana baktı, göz kırptım, gülümsedi. Elini kalçasına koyarak oturdu sandalyesine. Hala gülüyodu. Aklımdan neler neler geçiyodu o an. Saçmalama dedim kendi kendime. Bir yandan da bilerek yapmış olup olmadığını düşünmüyo değildim. Git gide heycanlanıyodum. Matematikçi geldi o sırada. Gözümü alamıyodum Kate'ten. Sağ arka çaprazında oturuyodum onun. Dersin ortalarında hafif bana döner gibi oldu, göz ucuyla baktı ve hemen önüne döndü. Bir iki dakika sonra eteğine götürdü elini. Eteğini yukarı çeke çeke bacağını okşamaya başladı...

Matematikti, amerikan edebiyatıydı, seçmeli kürtçeydi derken sonunda bitti okul. Montumu giyip defterimi alıp çıktım sınıftan. Kate arkadaşlarıyla birlikteydi. Nasıl olsa telefondan haberleşiriz diye konuşmadım çıkarken. Durağa doğru ilerlerken arkadan biri gelip koluma girdi, Kate'ti. "Sen hayırdır, bensiz nereye böyle?" dedi. "Arkadaşlarınla olucaksın sandım" dedim. Bu samimi tavrı hoşuma gitmişti açıkçası. Birlikte yürüdük durağa kadar. Akşam sıkı giyinmemi, havanın soğuk olduğunu söyledi. Neden bunu söylediğini anlayamamıştım. Otobüse binerken elimden tutup beni de beraberinde götürdü ve yanına oturttu. Hala bırakmamıştı elimi. Yağmur başlamıştı. "Umarım bu akşam yağmaz" dedim. "Zaten evde kutluycaz yağmasında bi sakınca yok ki" dedi. "Evet ama oraya giderken ıslanmanı istemem" dedim. Gülümseyip elimi bacağının üstüne koydu. Heycanlandım. Ne diyceğimi şaşırdım. "Eheheh" diye gülüyodum salak salak. Bu bi işaret miydi? Hala emin olamıyodum onun saflığından. Emin olmadan da bir şey yapmak istemiyodum. En iyisinin akşamı beklemek olduğunu düşünüyodum. O yüzden tepki vermedim. Bizim maaalleye gelmiştik. İndik otobüsten. Akşam 9 da yine durakta buluşmak üzere evlere dağıldık...

Yemek yedim, sıçtım, duş aldım ve giyinip çıktım evden. Çaktım Kate'e mesajı "durağa gel" diye. Dediğini dinleyip sıkı giyinmiştim. Yağmur durmuştu. Durağa varıp heycanla bekledim Kate'i. Beş dakika sonra geldi. Çok güzel görünüyodu. Hiç beklemediğim bi şekilde sarıldı bana ve taksiye binip gittik lavuğun evine. Yine tutuyodu elimi. Eve girdikten sonrada hiç bırakmadı. Ben bizim çocukların yanına gittim, o da kızların. Uzağımdaydı. Bi hareket bekliyodum içten içe. Eğer yanıma gelip beni götürürse kesin sikiş istiyo diye totemimi yapmıştım. Sürekli göz göze geliyoduk. Telefonu çaldı. Konuştuktan sonra yüzü bozulmuştu. Kötü birşey mi oldu diye merak ediyodum. O sırada yanıma geldi. Aha dedim kesin kötü birşey oldu. "Gitmeliyiz, annem iyi değil" dedi. "Tamam çıkalım hemen" dedim ve çıktık evden. Evin dış kapısından çıkar çıkmaz koluma girdi. Gülmeye başladı. Şaşırmıştım. "Annenin neyi var" dedim. "Birşeyi yok o sıkıcı yerde daha fazla durmak istemediğim için böyle bi yalan uydurdum" dedi. Evin yakınlarında ki bi parka varmıştık. Boştu. Loş bi ışık hakimdi parkta. Yağmur tekrar çiselemeye başlamıştı. Ellerimden tutup beni karşısına aldı ve yapıştı dudağıma. Deli gibi yiyişoyuduk Kate ile. Rüya gibiydi. Banka oturttu beni. Nefes aldırmıyodu kaşar. Çıktı üstüme. Bastırıyodu kasıklarıma. Nefes nefeseydi. Haci sonra ben bi gaza geldim. İndirdim bunu aşağıya çıkardım benim çavuşu. Aldı eline sıvazladı. Soktum ağzına. Bademciklerine kadar siktim amcık ağızlıyı...

Sonra alarm çaldı. Saat 7:00. Yine okulun olduğu bi sabaha gözlerimi açtım. Aşağıya mutfağa indim. Bandım ekmeği reçele attım ağzıma. Onu yedikten sonra dün geceden hazırladığım peynir ekmeği çantaya atıp televizyon karşısına geçtim. Otobüsün gelmesine daha vardı. Çayımı keyifle içmeye başladım. Kanalları zaplarken "Cennet Mahallesi" çıktı karşıma. Ezbere bildiğim bölümlerinden biri daha...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder