26 Aralık 2013 Perşembe

Hangisi Senin Yalnızlığın ?

 Yalnız doğarsın , yalnız yaşarsın . Öğrenmeye çalışırsın hayatı kendini büyütmeye çalışırsın anlamaya çalışırsın neden buradayız ve burada ne yapıyoruz ?

Bu dünyada tek değilsin başka bir yerlerde , başka bir ülkede veya başka bir şehirde seninle büyüyen insanlar var , bambaşka hikayeler , yaşamlar ve hisler var . Bu yalnız yaşadığın dünyada herkes kendi yolunu çizmeye çalışır , herkes mutlu olmak için çabalar . Uğraşırlar mutluluk için  ve bazen mutlu olduklarını hissederler . Peki bu yalnız insanlar mutluluğun ne olduğunu bilirler mi ki ?

Ben de o yalnız insanlardan biriyim ama biraz daha farklı . Hep yaşadıklarıma bir anlam katmaya çalıştım . Kendimce anlamlar yüklemeye çalıştım hatta çoğuna yükleyemedim bile çok boşlardı hiç bir şey ifade etmiyorlardı sadece hayattaki büyük ya da ufak her şey gibi her gün veya gece gibi belki biraz daha büyümeme yardımcı oldular ama çok boştular daha da kötüsü nasıl anlam kazanacakları hakkında hiç bir fikrim yoktu . Bazen biraz bazense her şeyimle bir fikir bulmaya çalıştım ama bulamadım . Artık her şeyi kendi haline bırakmaya başlamıştım ki bir gün kendimi başka yerlerde büyüyen bambaşka hikayesi olduğunu düşündüğüm birine bakarken buldum . O kadar güzel gülüyordu ki gözlerimi başka yöne çevirmek bana sunulan bir lütfa nankörlük yapmak gibiydi . O gülüş bana mı bu kadar masum ve anlamlı gelmişti yoksa gerçekten öyle miydi ? Bunu öğrenmek için onu tanımalıydım . Şanslıydım ki tanımak için karşıma bir fırsat çıktı .


 Hep ilk görüşte aşka inanmadığımı söylerim . Bir insanı tanımadan ona aşık olunmayacağına inanırım . Bunları söylerken hiç aşkı yaşamamıştım. İşin en güzel yanı ise o güzel gülüşe sahip olan renkli gözleriyle beni başka dünyalara götüren kıza ilk görüşte aşık olmak yerine tanıdıkça , derinliklerine indikçe, derinliklerime izin verilmeden inildiğini görünce hiç tatmadığım yaşamadığım hislere sahip olduğumu fark ettim ve bu tezime daha da çok inandım. Neden aşk yerine hiç tatmadığım hisler dedim çünkü benim aşk diye düşündüğüm kurduğum şeyler böyle değildi . Bunlar gerçekti bambaşkaydı . Yani her gün duyduğum veya gördüğüm bazı insanların diğer bazı insanlara hissettiği şey aşksa benim hislerimin adı aşk olamaz çünkü o kadar derin ve gerçek ki bu içime işleyen duygu hiç kimse bunun üstüne geçemez ve ikisininde adı aynı olamaz.


Tanımak. Bir insanı ne kadar tanıyabilirsin ve ya ne kadar anlayabilirsin ? Ne kadar kendini açtırabilirsin ? bunun cevabını sadece artık yalnız hissetmeyen biri verebilir. Peki bir insan nasıl yalnız hissetmez ? Bu dünyaya yalnız geldiğini fark etmediğin anların birinde o başka yerlerde büyüyen fakat bambaşka hislere bambaşka hikayelere sahip olduğunu sandığın insanlardan birinin ama sadece birinin aslında doğduğundan beri senin içindeki önemli parçaların hatta içindeki önemli olan çoğu şeyin sahibi olduğunu görünce o kişiyi görünce , tanımaya başladıkça yalnızlık hissi gider. Biz aslında yalnız doğmadık biz aslında yalnız yaşamadık bizim diğer yarımız doğru gün için doğru an için ve gerçek mutluluk için bizden uzakta bekledi.


Ben yalnızım ama o insanlardan biraz farklı . Ben yalnız olduğunu fark eden yalnızlardanım . Çünkü ben hayatta ki diğer parçamı buldum ve kaybettim.

4 Aralık 2013 Çarşamba

İnsan Eleştirisi Şeysi

Gel hacı gel. Amına koymak için geldim bu sefer. Gerçekleri yüzüne bir tokat gibi vuracağım ve sende ''kafa açıyosun yeaaa'' diyeceksin bana. Lan bakın beyler. Yakın arkadaşlarımda okuyacak bu yazıyı ve büyük ihtimal beni mahallede gördüklerinde ''yazdığın yazıyı sikeyim'' diyecekler. Onlar sik kırığı. Siz boşverin onları.

Hacı bak ben ilkokuldaydım. 3. sınıf falanım en fazla. Şimdi çok zeki birisi değilim ama o zamanlar süzme salaktım. Kızlara hava olsun diye sınıf ortasında şınav çekerken üzerime 70-80 kilo civarı bi çocuk düştü. Amına koyim 3. sınıfa giden çocuk nasıl o kiloda olur lan? Ailesi neyle besliyo bunu amk. Neyse bende zaten zayıf birisiyim. O zamanlar da taş çatlasın bi 15-20 kiloyum. Benim bilek kırıldı bu hayvan üzerime düşünce haliyle. Buraya kadar her şey normal gözükmese de bana göre normal. Asıl olay bundan sonra başlıyo bilader. Bilek kırıldıktan sonra bana bi korku dolu gözlerle baktılar. Hatta hocam bileğimi büktü, oynattı ve ''bir şeyin yok. yazını yazmaya devam et'' dedi. Lan bir de güzel yazı dersiydi amısına koyim. Bir tek Yusuf diye bi arkadaşım yardım etti bana. O da varoşta büyümüş bi çocuktu lan. Görmüş yani. O diğer arkadaşlarım niye bana yardım etmediler biliyor musun? Korktukları için mi? Hayır dostum hayır. Lanet olsun ki yanılıyorsun.(Türkçesi=Yarrak korktukları için amına koduğumun amına koduğu) Aileleri onlara ''aman kızım/oğlum, okulda bir şey olursa aman uzak dur'' dedikleri için. Bundan eminim çünkü benim ailem de öyle söylüyordu. Tabi ben taşşak muhabbeti gezdiğim için sikimde olmuyordu.

Şimdi kanka bu olay üzerinden çok zaman geçti ama ben unutmadım. Çünkü böyle ipnelikleri hep gördüm. Lan en basitinden bizim mahallede hurdacı geçiyordu bir gün. Yaşlı dayı, 3-4 kişiden yardım istedi yatağı kaldırıp, arabaya koymaları için. Lan hadi böyle tahtalı falan bi yatak olsa neyse. Yatağın sadece yumuşak kısmı ulan. Süngeri yani. Millet duymamış gibi yaptı hep. Çünkü etrafta onları izleyen birileri olabilirdi. Aman birisi görürse ne olur? Ahmet Bey, basit bir hurdacı parçasına yardım ediyor. Çünkü Ahmet Bey'in çantasının içinde çalıştığı holding şirketinin resmi evrakları var. Halbuki hurdacı öyle mi? Cebinde 2.5 TL para var. Orospu çocuğu seniiiii. Ahmet'ciğim afedersin ama o hurdacıdan bi demir parçası alırım. Bir tarafını ısıtıp diğer tarafını soğuk bırakırım. Ardından o demir parçasının soğuk tarafını ananın amına sokarım ki sıcak tarafı tutup, çıkaramasın.

Ahmet ve O'nun gibilere gereken küfürü ettiğim için mutluyum. Şimdi konumuza dönebiliriz. Biraz eğitime girelim bak şimdi. Gerçi diğer yazar eğitim sistemiyle ilgili bir yazı yazmıştı. Yine kendi üzerimden örnekler vereceğim. Dün değil devirsi gün ben bi pastane tarzı sikten bi yerde işe girdim. Sikten dediğime bakmayın Türkiye'nin çoğu yerinde şubesi bulunan bir yer. Deneme amaçlı beni aldılar ve gün boyunca anamı siktiler. Bütün gün ayakta durdum. İşim olmamasına rağmen masa temizledim, küllük temizledim, yerlere paspas attım. Diğer çalışanlar iki-üç defa molaya çıkıp, pöfür pöfür sigara içtikleri halde ben sadece bir kere çıkıp, sigaramı içtim. Çünkü molada canım sıkıldı. Öle ya da böyle gün bitti paspası attım ve üzerimi değiştirmek için arka tarafa geçtim. ''Müdür Yardımcısı'' dedikleri kadın yanıma geldi ve elime 30 lira verip, bu işi yapamayacağımı, zorlanacağımı söyledi ve gönderdi beni.

Şimdi birkaç konuya değineceğim arkadaşlar. Birrrrrrr. Müdür yardımcısı nedir biliyor musun? Bu kısa yolculuklarda otobüs şöferlerinin yanında muavin olur hani. Bildin mi? Şöför yarım tavuk döner için mola verdiği için koltuğu bırakır ve şöför yerine koltuğa muavin geçer. Hani arabayı çalıştırmaz ama sürüyormuş gibi yapar. Vites falan attırır kolpadan. Dikiz aynasından gelen yolculara pis pis bakar. Camdan dışarı bakıp, triplere girer. İşte ''müdür yardımcısı'' bunun aynısı. Müdür yokken, müdür gibi davranır. Müdür varken muavin gibi. İkiiiiiii. Bu kadın bana niye bu şekilde davranabildi biliyor musun? Çünkü evindeki herhangi bir odada, herhangi bir dolabın herhangi bir çekmecesinde zamanında kazanmış olduğu üniversite diploması var. Benim neyim var? İlkokul diploması. O da çürümüştür bile. Vay orospu çocuğu ben vayyyyy. Ben kimim ki ulan üniversite diploması olan bir dalyarrağa laflar söyleyebiliyorum. Lan bu kadının diploması var da ne oluyor? Müşterilerle ne konuşmasını biliyordu ne de bi sike yarıyodu. Tek yaptığı iş götünü göstermek ve hesap almak. Ama olur mu öyle şey canım? Onun güzelim diploması var. Yoksa orda neden çalıştırsınlar onu. Sende al diplomanı sen de hesap al ve götünü göster.

Lan bak bilader. Sizin gibilerin ben anasını sikeyim. Sırf var ya elinizde o diploma var diye götünüzü vereceksiniz lan. Herkese söylemiyorum bunu hak ederek alan da elbet vardır. Ya da diploma aldığı halde bu karı gibi düşünmeyenler elbet vardır. Ama bu verdiğim örnekte gibi kişilerin hepsinin doğumunda emeği geçen herkesin ta amına koyiyim. Hikayemi güzel bir masalla bitiriyorum. Gelin çocuklar.

Vücuttaki bütün organlara sormuşlar. ''Kim müdür olsun?''. El demiş ki: ''Benden iki tane var. Biz anlaşamayız. Ben müdür olamam''. Göz demiş ki: ''Benden iki tane var. Biz anlaşamayız. Ben müdür olamam''. Kulak demiş ki: ''Benden iki tane var. Biz anlaşamayız. Ben müdür olamam''. Sıra en son gelmiş bizim göte. Göt demiş ki ''Ben müdür olurum''. O günden sonra bütün götler müdür olmuş. Haydi tatlı rüyalar.